m

This is Aalto. A Professional theme for
architects, construction and interior designers

Call us on +651 464 033 04

531 West Avenue, NY

Mon - Sat 8 AM - 8 PM

Top
m

Kemaller Mimarlık

Geleneksel mimari, belirli bir yerdeki toplumun, belirli bir kültürünün tanıdık simgesel biçimlerini kullanan yapı biçimi olarak tanımlanıyor. Bu anlamda geleneksel mimari, toplum düzeyinde kabul edilen ve bir sonraki nesle aktarılan, ortak bir yapılı çevre kültürü olarak özetlenebiliyor. Geleneksel mimari terimi ilk duyulduğunda eski bir zamana ait olan ve belirli kalıpları tekrar eden, sadece belirli bir dönemde geçerli olan bir yapılaşma olarak kavranabiliyor. Ancak tabii ki bu kavram çok daha fazla bilgiyi ve olguyu içinde barındıran, toplumsal ve kültürel düzeyde ilginç sonuçlar veren heyecan verici bir araştırma ve uygulama alanı olarak önem kazanıyor.

 

Yerel ihtiyaçları, inşaat malzemelerinin bulunabilirliğini ve yerel gelenekleri yansıtan mimari bir stil olmasının yanı sıra sosyo – kültürel öğeleri yansıtan bir olgu olarak geleneksel mimari, pek çok araştırmanın konusu olabiliyor. Bugün geleneksel mimari olgusu, teorik ve pratik olarak mimarlık okullarında ya da mimarlık ofislerinde tartışılan bir konu olsa da, aslında başlangıçta mimarlar ya da şehir plancıları gibi meslek profesyonelleri tarafından geliştirilmemişti. Toplumun içinde bulunduğu çevre, ulaşabildiği yapı malzemesi, ve ihtiyaçları doğrultusunda doğrudan kendisinin geliştirdiği bir yapılaşma hali olan geleneksel mimari, bu anlamda özel bir yerde konumlanıyor.

Bununla birlikte, yerel yapı ustalarının inşaat becerilerine ve geliştirdikleri bilgiye dayanan geleneksel mimari, 19. yüzyılın sonlarından beri pek çok profesyonel mimarın bu tarzı araştırması ile gerek biçimsel, gerek işlevsel olarak esinlendiği bir yapı kültürü olarak önem kazanıyor. Öte yandan geleneksel mimari, bir bölgedeki sık rastlanan yapı yapma biçimlerini tanımlamaya yararken sosyo – kültürel unsurlar hakkında da bilgi veriyor. Bu anlamda geleneksel mimari belirli bir toplumun o yöreye ait yaşam biçiminin mekansal bir karşılığı olarak okunabiliyor. Halkın doğa ile kurduğu ilişkinin uyumu ve çevresel koşullara karşılık ürettiği yapısal çözümler ile oluşan bu denge aslen geleneksel mimariyi geleceğe aktarıyor.